Günümüzde sosyal medya aracılığıyla birçok konu hakkında görüş önümüze düşebiliyor. Ancak okuduklarımız her zaman uzman biri tarafından yazılmış olmuyor.
Ruh sağlığı ve hastalıkları, genel sağlık sisteminin ayrılmaz bir parçası ve okuryazarlığı da bu alandaki bilinçlenmenin temelini oluşturuyor.
Bu bilinç, günümüzde giderek artan stres, iş yükü, ekonomik zorluklar ve sosyal değişiklikler gibi nedenlerle daha da önemli hale gelmekte. Ruh sağlığı sorunları, kişinin günlük yaşamında işlevselliği azaltabilir ve olumsuz sonuçlara da yol açabilir. Bu nedenle ruh sağlığı okuryazarlığı, toplumun ruh sağlığına duyarlılığını artırmanın ve bu alandaki bilgiye erişimi kolaylaştırmanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.
Toplumumuz için önemli olan ruh sağlığı okuryazarlığı çoğu zaman üzerinde pek fazla düşünülmeyen de bir konsept. Psikiyatrist Nuran Yavuz ile ruh sağlığı okuryazarlığının neden bu kadar kritik bir rol oynadığını daha yakından ele aldık.
Ruh Sağlığı Okuryazarlığı Nedir?
“Ruh sağlığı ve hastalıkları genel sağlık sisteminin bir parçası olduğu için öncelikle sağlık okuryazarlığı ne demek bunu bilmemiz önemli” diyor Yavuz. Sağlık okuryazarlığını, sağlık hizmetleri ile ilgili konularda insanların kanaat geliştirmeleri ve karar verebilmeleri için ilgili bilgi kaynaklarına ulaşabilme ve kendilerine sunulan bilgi ve mesajları doğru olarak değerlendirebilme yeterliliği olarak tanımlıyor.
Psikiyatrist Nuran Yavuz, ruh sağlığı okuryazarlığını da bu doğrultuda iki kısımda ele alıyor. “Öncelikle ruhsal iyilik halinin ne olduğunun anlaşılması ve korunmasına dönük bilgi ve becerilere sahip olmak; sonrasında ise ruhsal bozukluklara ve profesyonel yardıma ihtiyaç duyulduğunda bunun ne zaman ve hangi uzmana başvurularak sağlanacağına dair bilgi sahibi olmak” olarak açıklıyor.
Peki, ruh sağlığı okuryazarlığı toplumumuz için neden önemli?
Psikiyatrist Yavuz, modern dünyanın insana yüklediği stresin ve sorunların uygun zaman ve yöntemlerle üstesinden gelinmediğinde, kişinin günlük hayatının birçok alanında işlevsellik kaybına yol açabileceğine dikkati çekiyor. Maalesef zaman zaman süreçlerin olumsuz sonuçlanabildiğine işaret ediyor. Her ne kadar kişinin kendi özelinde gibi görünse de, bu olumsuz durumların en nihayetinde toplumsal karşılığı da bulunuyor.
Yavuz, ruh sağlığı okuryazarlığının toplumda artması ile öncelikle ruhsal zorluk yaşayan bireylere çevresi tarafından daha uygun destek sağlanabileceğini, bu kişilere karşı damgalama davranışının azalacağını ve dolayısıyla yardıma ihtiyaç duyan kişilerin gerekli durumlarda profesyonel yardıma ulaşmasının kolaylaşacağını söylüyor ve ekliyor:
“Maalesef bu hususta Batılı ülkelere göre daha gerideyiz. Toplumumuzun üçte ikisinin sağlık okuryazarlığına sahip olmadığı görünmektedir. Bu noktadan hareketle, ruh sağlığı okuryazarlığının çok daha düşük oranlarda olduğunu tahmin etmek güç olmayacaktır.”
Ruh sağlığı okuryazarlığı nasıl sağlanır?
Yavuz, ruh sağlığı okuryazarlığıyla ilgili yapılması gerekenleri hem ilgili kurumlara hem de halkın sorumluluğuna bırakıyor. Bu bilincin artması için ise önerilerini şöyle sıralıyor:
“Nasıl bir kuşun uçması için iki kanada ihtiyacı varsa, ruh sağlığı okuryazarlığının sağlanması için de toplumun ve gerekli kurumların beraber sorumluluk üstlenmesine ihtiyaç var.
Biz ruh sağlığı çalışanları ruhsal bozuklukların diğer sağlık sorunlarından farkının olmadığını topluma anlatmakla işe başlayabiliriz. Damgalama davranışına karşın Sağlık Bakanlığı hastanelerde bilgilendirme yapabilir, kamu spotları hazırlayabilir. İl Sağlık Müdürlükleri halka yönelik konferanslar düzenlenmesine önayak olabilir. Sizin gibi medya kuruluşları bu meseleler üzerine yayınlar yapabilir. Sosyal medya fenomenleri takipçilerini doğru kaynaklarla bilgilendirebilir. Bu röportajın yapılmasını ve bu haberin şu anda birileri tarafından okunuyor olmasını bile ruh sağlığı okuryazarlığı için önemli bir adım olarak görüyorum.
Yine özellikle orta okul ve lise düzeyinden başlayarak öğrencilerin ruh sağlığını korumaya yönelik becerilerini geliştirebilmeleri için neler yapabilecekleri ve gelişen ruhsal bozuklukları nasıl tanıyıp, kimden yardım talep edecekleri okul müfredatında yer alabilir.”
“‘Şizofreni, akıl hastası’ gibi kelimeleri kullanmamak bir başlangıç…”
Yavuz, yapılması gerekenler arasında en önemli konunun ise doğru bilginin peşine düşmek olduğunu dile getiriyor:
“Nihayetinde toplumun üzerine düşen nedir diye sorarsak, bunun cevabı da doğru bilginin peşine düşmek olacaktır. Güvenilir kişi ve kurumlardan ruh sağlığı ve bozukluklarına dair bilgi edinmek, damgalama dilini bırakmak, mesela insanları eleştirmek için ‘şizofreni, akıl hastası’ gibi kelimeleri kullanmamak bir başlangıç olabilir.”
Psikiyatrist nedir, psikolog nedir?
Ruh sağlığına yönelik tedavi yöntemleri de kendi arasında ayrılan bir alan. Bu konuda en çok akıllara takılan sorulardan biri de psikiyatrist ve psikologların ayrımı. Psikiyatrist Nuran Yavuz, her iki uzmanlığın da hem eğitimlerinin hem de görevlerinin farkına değiniyor:
“Psikiyatrist veya Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı unvanı 6 yıllık tıp fakültesi mezuniyeti ardından 4 yıl psikiyatri ihtisası yapanlar için kullanılmaktadır. Bu kişiler ruhsal bir bozukluğu tanıma, teşhisini koyma, tedavisini ve rehabilitasyonunu düzenleme ve sürdürme konusunda uzmanlaşmış hekimlerdir. Tedavi sürecinde bireyin ihtiyacına göre gerek ilaç, gerek psikoterapi veya her ikisini birlikte uygulayabilirler. Tanı ve tedavi sürecinde gerekli olduğu zamanlarda altta yatan tıbbi sorunları da tanıyabilirler ve gerekli branşlara yönlendirirler.
Psikologlar ise ilgili fakültelerin 4 yıllık Psikoloji bölümünden mezun olmuş kişilerdir. Psikoloji alanında genel çerçevede eğitim alırlar. Psikologlar ruh sağlığı alanında temel düzeyde eğitim görürler. Ülkemiz yasalarında psikologların ruhsal bozukluklarla ilgili tedavi hizmeti verebilmeleri için ise klinik psikoloji yüksek lisans veya doktora eğitimlerini tamamlamış olmaları gerekmektedir. Psikologlar, bu eğitim süreçlerinde psikiyatri kliniklerinde psikiyatrist gözetiminde staj yapmaktadırlar.”
Güvenilir kişi ve kurumlardan ruh sağlığı ve bozukluklarına dair bilgi edinmek, damgalama dilini bırakmak, mesela insanları eleştirmek için ‘şizofreni, akıl hastası’ gibi kelimeleri kullanmamak bir başlangıç olabilir.
Psikiyatrist Nuran Yavuz
“Psikiyatrist ilaç yazar, psikolog terapi yapar” ifadesi doğru mu?
Yavuz, toplumda yaygın olan bu bilginin doğru gibi görünse de eksik olduğunu belirtiyor. Ruhsal bozukluğun teşhisi ve sonrasında gerekli ise ilaç tedavisinin başlamasının sorumluluğunun psikiyatriste olduğunu söylüyor. Psikoterapi hizmetinin ise psikiyatristler dışındaki ruh sağlığı uzmanları tarafından da sağlanabileneceğini ekliyor ve psikoterapinin kim tarafından yapılacağı sorusunun cevabını veriyor:
“Burada vurgulamam gereken husus şudur ki; ruh sağlığı uzmanları uluslararası geçerliliği olan teorik ve uygulamalı psikoterapi eğitimlerini aldıktan sonra psikoterapi uygulayabilirler. Bu uzmanlar; psikiyatristler, klinik psikologlar, psikiyatri hemşireleri, sosyal hizmet uzmanlarıdır. Yani ‘Psikologlar psikoterapi yapar’ demek doğru bir yargı olmaz.”
Ruh zorluklarına yönelik yardıma ihtiyaç duyan kişinin, yardım almak için başvurduğu kişiden hangi meslek grubundan olduğunu, hangi eğitimleri aldığını ve mesleki olarak hangi becerilere sahip olduğunu öğrenmesi hem hakkı hem de ruh sağlığı için bir gerekliliktir.
Psikiyatrist Nuran Yavuz
Yaşam koçları, kişisel gelişim uzmanları, astropsikologlar, manevi danışmanlar… Bu kişiler profesyonel yardımda bulunabilir mi?
Ruh sağlığı okuryazarlığının öneminin ortaya çıktığı alanlardan biri de profesyonel yardımın kimden alınacağının bilinebilmesi durumu.
Yaşam koçlarının, kişisel gelişim uzmanlarının, astropsikologların, manevi danışmanların sayısı artmaya devam ediyor. Psikiyatrist Yavuz, bu isimlerin kategorik olarak meslek grupları olarak kabul edilseler de ruh sağlığı alanında çalışan profesyonel ekibin içinde yer almadığını vurguluyor.
“‘Önce zarar verme’ ilkesi daima yol göstericimiz olmalı”
Yavuz sözlerine son verirken, ‘önce zarar verme’ ilkesini hatırlatıyor ve yardım almak için başvurulan kişinin profesyonelliğinden emin olunması gerektiğine dair uyarılarını şu sözlerle yapıyor:
“Tıp fakültesinde ilk ders olarak bize öğretilen ‘Önce zarar verme’ ilkesi daima yol göstericimiz olmaktadır. Dolayısıyla bu meslek gruplarının sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği çok net olarak belirlenmeli ki önce zarar vermesinler. Ruh zorluklarına yönelik yardıma ihtiyaç duyan kişinin, yardım almak için başvurduğu kişiden hangi meslek grubundan olduğunu, hangi eğitimleri aldığını ve mesleki olarak hangi becerilere sahip olduğunu öğrenmesi hem hakkı hem de ruh sağlığı için bir gerekliliktir.”
GÜNDEM
24 Kasım 2024GÜNDEM
24 Kasım 2024GÜNDEM
24 Kasım 2024GÜNDEM
24 Kasım 2024FOTO GALERİ
24 Kasım 2024FOTO GALERİ
24 Kasım 2024FOTO GALERİ
24 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.