Tarih boyunca sayısız uygarlığa kucak açan Anadolu, geçmişin izlerini taşıyan eserlerle dolu. Bugüne dek pek çok önemli kalıntı gün yüzüne çıkarılmış olsa da toprağın derinliklerinde keşfedilmeyi bekleyen daha nice kültürel miras var.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koordinasyonunda yürütülen arkeolojik kazılar, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihini aydınlatan yeni bulguların ortaya çıkmasını sağlıyor. Türkiye’nin dört bir yanında, hem karada hem su altında çalışan uzman ekipler adeta iğneyle kuyu kazıyor. Sabırla ilmek ilmek geçmişin izlerine ulaşmaya çalışıyor.
2025 yılında da Türkiye’deki arkeolojik çalışmalar “Geleceğe Miras” projesi kapsamında kesintisiz sürdürüldü. Farklı şehirlerde gerçekleştirilen kazılarda tarihe ışık tutan sayısız eser gün yüzüne çıkarıldı. İşte bu yılın dikkat çekici arkeolojik keşiflerinden bazıları…
[Grafik: TRT Haber ]
Amasra’da gülümseyen Medusa figürü
Bartın’ın Amasra ilçesindeki Amastris Antik Kenti’nde üç yıl önce başlatılan kurtarma kazıları, antik dönemde bölgede görkemli yapıların bulunduğunu ortaya koydu. Bartın Üniversitesi (BARÜ) tarafından yürütülen çalışmalarda doğal afetlerle yıkıldığı belirlenen, Roma dönemine ait 9 metreye varan mermer sütunlarıyla dikkat çeken bir stoa yapısı tespit edildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığının “Geleceğe Miras” projesi kapsamında anastylosis yöntemiyle yapının orijinal parçaları birleştirilerek üç sütun ayağa kaldırıldı. Diğer dört sütun, bloklar ve tavan kasetleri de ortaya çıkarıldı. Tavan kasetlerinde Yunan mitolojisindeki “yılan saçlı canavar” Medusa’nın ender görülen ve gülümseyen figürünün bulunması büyük heyecan yarattı.
[Fotoğraf: AA]
Van’daki Körzit Kalesi’nde yeni keşif
Van’ın Muradiye ilçesine bağlı Uluşar Mahallesi’ndeki kayalık alana Urartu Kralı Minua tarafından yaptırılan kalede, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle 2022’de başlatılan kazılar sürüyor. Son olarak, kalenin sitadel bölümüne geçişi sağlayan ve surlara entegre edilen dikdörtgen avlulu bir giriş gün yüzüne çıkarıldı. Yaklaşık 10 metre yüksekliğinde ve 4 metre genişliğindeki bu yapı, kalenin en dikkat çekici bölümlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Kazı ekibi, girişin dikdörtgen planlı ve açık avlulu bir yapıya sahip olduğunu belirtiyor. Sur duvarlarında, dokuz taş sırasından oluşan güçlü bir mimari görülüyor. Yüksekliği 8–10 metreye ulaşan duvarlarda “bastiyon” (kule çıkıntısı) ve “kurtin” (iki bastiyon arasındaki duvar) gibi savunma mimarisine özgü öğeler dikkat çekiyor. Bulgular, Urartu mühendisliğinin yapıya verdiği önemi net biçimde ortaya koyuyor.
[Fotoğraf: AA]
Efes’te Mısır tanrısı Serapis tasvirli tütsü kabı
UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Efes’teki kazı ve restorasyon çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığının “Geleceğe Miras Sonsuz Efes” Projesi kapsamında yıl boyunca aralıksız sürdü. Yaklaşık 570 metrelik Liman Caddesi ile üzerindeki Liman Hamamı’nda yürütülen çalışmalar oval salon, avlu, tuvalet ve havuz bölümlerinde yoğunlaşıyor.
Kazı ekibi, bu alanlardaki çalışmalar sırasında Mısır tanrısı Serapis’in kabartmasının bulunduğu pişmiş topraktan yapılmış bir tütsü kabı ortaya çıkardı. Eserin üzerinde bir hazne bulunuyor ve ön yüzünde Serapis kabartması dikkat çekiyor. Tütsü kabının arka yüzündeki yazıt ise buluntuyu daha da önemli hale getiriyor.
[Fotoğraf: AA]
Şanlıurfa’da 10 bin yılık insan yüzü
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen “Şanlıurfa İli Neolitik Çağ Araştırmaları-Taş Tepeler Projesi” kapsamında gerçekleştirilen kazılarda yeni buluntular gün yüzüne çıkarılmaya devam ediyor. Bu yıl yapılan çalışmalarda, dört bloktan oluşan kireçtaşı platformunun ön yüzeyinde yüksek ve alçak kabartma teknikleriyle işlenmiş, yüz hatları son derece belirgin iki insan yüzü bulundu. Eserlerin yaklaşık 10 bin 500 yıl öncesine tarihlendiği belirtildi.
Bu figürlerin, neolitik dönemin sanatsal çeşitliliğini ve bölgesel üslup farklarını yansıtması açısından büyük önem taşıdığı vurgulanıyor. Kabartmaların yer aldığı dört bloktan oluşan platformun alana özel olarak inşa edildiği; platformun çevresinde ise ana kaya üzerine açılmış çukurlar ve belirli bir yapısal düzen tespit edildiği ifade edildi.
[Fotoğraf: AA]
Gümüşhane’de Mısır Tanrıçası İsis heykeli
Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde, Roma döneminde askeri karargah olarak kullanılan Satala Antik Kenti’ndeki kazılar sırasında çok önemli bir buluntuya ulaşıldı. Nekropol alanında yürütülen çalışmalarda, Mısır Tanrıçası İsis’e ait 20 santimetrelik bronz büst, kaidesinden kopmuş halde bulundu. Heykel, üç ayak üzerine yerleştirilmiş, üç yapraklı bir kaliksten çıkan tanrıça kaidesiyle birlikte gün yüzüne çıkarıldı. Büstün başında, sol tarafı korunmuş şekilde, bereket ve bolluğu simgeleyen iki mısır başağı yer alıyor. Tanrıça, önünde düğümle bağlanmış püsküllü bir şal giymiş olarak tasvir edilmiş. Restorasyon çalışmaları süren heykel daha sonra Gümüşhane Kent Müzesi’nde sergilenecek.
[Fotoğraf: AA]
İznik’te şapel ve Osmanlı hamamı kalıntıları çıktı
İznik Çini Fırınları’nda 41 yıldır aralıksız sürdürülen bilimsel kazılar, bölgenin tarihine ışık tutmaya devam ediyor. Çoğunlukla çini fırınları ile Osmanlı dönemine ait çini ve seramik parçalarının gün yüzüne çıkarıldığı alanda, bu yıl önemli yeni bulgulara ulaşıldı. Kazı ekibi, Bizans dönemine tarihlenen 5,5 metreye 5,2 metre ölçülerinde bir şapel ile Osmanlı dönemine ait bir hamam kalıntısını ortaya çıkardı. Şapelin bulunduğu bölgede, Bizans dönemine ait çeşitli seramikler, cam ve madeni eserlerin yanı sıra bir lahit ve farklı tiplerde mezarlar da tespit edildi.
[Fotoğraf: AA]
Adrasan’da 2 bin yıllık gemi batığı
Antalya’nın Kumluca ilçesinde, Adrasan açıklarında yapılan sualtı arkeolojik çalışmalarında, Geç Hellenistik-Erken Roma Dönemi’ne tarihlenen bir Seramik Batığı keşfedildi.
33 ila 46 metre derinlikte tespit edilen bu batığın yüzlerce seramik parçası taşıdığı ortaya çıktı. Yaklaşık 2 bin yıl önce bir kargo gemisinde taşındığı belirlenen seramiklerin, taşıma sırasında ham kille sıvanarak korunduğu ve iç içe yerleştirildiği belirlendi. Nadir bulunan bu batığın Geç Hellenistik ve Erken Roma dönemlerine ışık tutacak önemli bilgiler barındırdığı ve dönemin ticaret, günlük yaşam ve sanat anlayışı hakkında yeni veriler sunacağı belirtiyor.
[Fotoğraf: AA]
Aspendos’ta Hermes heykeli bulundu
Aspendos Antik Kenti’nde süren 2025 yılı kazılarında, Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait önemli heykel buluntuları ortaya çıkarıldı. Tiyatro Caddesi’nin doğusundaki anıtsal çeşme kalıntıları arasında bulunan mermer Hermes heykeli parçalar halinde çıkarıldıktan sonra kazı evi deposunda birleştirildi.
Sağ elinde para kesesi, sol elinde pelerin ve kerykeion (asa) taşıyan Hermes’in yanında ise başı kendisine dönük bir koç figürü yer alıyor. Kaidesiyle birlikte 165 santimetre yüksekliğe ulaşan heykelin MS 2’nci yüzyıl sonu ile 3’üncü yüzyıl başlarına tarihlendirildiği ifade ediliyor. Aynı alanda aşk tanrıçası Afrodit ve aşk tanrısı Eros’a ait olduğu değerlendirilen başlar da gün yüzüne çıkarıldı.
[Fotoğraf: AA]
Perge Antik kentinden beş heykel çıktı
Antalya’daki Perge Antik Kenti’nde yürütülen kazılarda farklı dönemlere ait beş heykel ortaya çıkarıldı. Bulunan eserler arasında yaklaşık 2 metre yüksekliğinde, bir yunusun üzerinde oturan Eros figürüyle bütünlük oluşturan Afrodit heykeli dikkat çekiyor. Afrodit heykelinin yanında, Severuslar dönemine ait olduğu değerlendirilen 187 santimetre boyunda, giyimli bir kadın heykeli ile benzer nitelikler taşıyan, iki parça halinde başka bir kadın heykeli bulundu. Kentin doğu caddesindeki kazılarda ise yan yana duran bir kadın ve erkek heykeline ulaşıldı. Bu keşifler Perge’nin heykeltıraşlık geleneğine ve dönemin sosyal yapısına dair önemli ipuçları sunuyor.
[Fotoğraf: AA]
Fethiye’de antik döneme ait batık gemiler
Muğla’nın Fethiye ilçesi kıyılarında yürütülen su altı arkeolojisi yüzey araştırmaları aralıksız devam ediyor. Bölgede çalışan ekip, MÖ 4’üncü yüzyıla ve MS 6’ncı yüzyıla tarihlenen antik bir demirleme alanı tespit etti. Bu alanda yapılan incelemeler, Tunç Çağı’ndan Osmanlı dönemine kadar birçok geminin bölgeye demir attığını ortaya koydu. Ayrıca aynı bölgede, döneminin deniz ticaretine ışık tutacak nitelikte üç ayrı gemi batığı da gün yüzüne çıkarıldı.
[Fotoğraf: AA]
Stratonikeia’da 2 bin yıllık lahit
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan ve “Gladyatörler Kenti” olarak bilinen Stratonikeia’da Helenistik, Roma, Bizans dönemlerine ait önemli eserler gün yüzüne çıkarılıyor. Muğla’nın Yatağan ilçesindeki antik kentte devam eden kazılarda 2000 yıl öncesine ait girlandlarla (çelenk) süslü lahit bulundu. Lahdin köşelerinde koçbaşları, orta kısmında Eros figürleri ve boğa başları yer alıyor. Canlı ve detaylı işlenen girlandlarda zeytin, üzüm, nar ve haşhaş gibi motifler dikkat çekiyor.
[Fotoğraf: AA]
Pergamon’da “Mozaikli Ev” keşfi
İzmir’deki Pergamon Antik Kenti’nde Roma dönemine ait “Mozaikli Ev” ortaya çıkarıldı. Mozaik zeminiyle dikkat çeken yapı kompleksinin MS 2’nci veya 3’üncü yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor.
Mozaikli Ev, merkezi taş avlu ve havuzuyla dikkat çekiyor. Havuzda “dünyanın en tatlı çocuğu” yazılı, yanında köpeğiyle tavşan avına çıkan çocuk figürlü bir mezar taşı yer alıyor. Yapının Hristiyanlık döneminde de kullanıldığı, 7’nci yüzyıldaki Arap akınları sırasında büyük bir yangınla terk edildiği tahmin ediliyor. Kazılarda ayrıca Helenistik döneme ait kraliyet mühürlü kiremit parçası ile Roma ve Bizans dönemlerine ait mutfak eşyaları, takılar ve sikkeler de bulundu.
[Fotoğraf: AA]
Blaundos’da bin 800 yıllık heykel bulundu
Uşak’ın Ulubey ilçesindeki Blaundos Antik Kenti’ndeki 2 bin yıllık stadyumda yürütülen kazı çalışmaları devam ediyor. Büyük İskender’in Anadolu seferi sırasında Makedonya’dan gelen askerlerin yerleştiği ve “garnizon kenti” olarak bilinen antik kentteki kazılar sırasında, Ulubey Kanyonu’nun oluşturduğu derin vadiye bakan ve stadyuma giriş kapısının hemen solunda bulunan duvar bölümünde bir heykel tespit edildi. 87 santimetre boyunda ve 47 santimetre enindeki heykel, bacakları, başı ve kolları olmayan bir erkek figürüne ait. İlk incelemelere göre eserin MS 2’nci yüzyıla tarihlendiği değerlendiriliyor.
[Fotoğraf: AA]
İznik’te Roma dönemi taban mozaiği
Bursa’nın İznik ilçesinde, 11 yıl önce kanalizasyon çalışmaları sırasında fark edilen taban mozaiğinin bir bölümü, bu yıl başlanan arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkarıldı. Yaklaşık 50 metrekare büyüklüğünde ve 3’üncü yüzyıla tarihlendirilen mozaiğin, Roma Dönemi’nde bir kamu yapısına ya da lüks bir yapıya ait salonun yer döşemesi olabileceği değerlendiriliyor. Mozaiğin üzerinde, kucağında meyve dolu sepet taşıyan bir kadın figürü, saçlarında yengeç kıskaçlarından tokalar bulunan ve İznik Gölü’nün betimlendiği düşünülen kadın yüzü ile farklı tasvirlerin yanı sıra geometrik ve üç boyutlu desenler yer alıyor.
[Fotoğraf: AA]
Elazığ’da boğa başlı sunak
Elazığ’ın Tadım köyündeki kale ve höyükte geçen yıl başlatılan arkeolojik kazılar, kentin tarihine ışık tutmaya devam ediyor. Çalışmalarda Geç Kalkolitik ve Erken Tunç dönemine tarihlenen, 160×130 santimetre boyutlarında boğa başlı bir sunak gün yüzüne çıkarıldı. Kazı ekibinin yaptığı ilk değerlendirmelere göre güç ve kudreti simgeleyen boğa figürüyle tasarlanan bu stilize sunağın, dönemin inanç sistemine göre dini ritüellerde kesilen kurbanların tanrılara sunulmasında kullanılmış olabileceği söyleniyor.
[Fotoğraf: AA]














