İlkbaharın canlandırıcı etkisi, yazın enerjik ve dışa dönük ruh hali, sonbaharın melankolisi ve kışın getirdiği durgunluk… Mevsimlerin değişimi, doğanın döngüsüne uyum sağlamaya çalışan insanlarda belirgin duygusal değişiklikler yaratabiliyor.
Güneş ışığının miktarındaki değişiklikler, sıcaklık farklılıkları ve doğanın değişen ritmi, insanların ruh hali, motivasyonu ve enerjileri üzerinde doğrudan etkili oluyor. Kısalan günler ve azalan güneş ışığı, insan vücudunda serotonin seviyesini düşürüyor. Bu da depresif ruh hallerine yol açabiliyor. Kışın gelişiyle artan izolasyon hissi ve fiziksel aktivitedeki azalma, duygusal dalgalanmaları daha da belirgin hale getiriyor.
Mevsim değişikliklerine uyum sağlamak ve bu süreci olumlu bir şekilde yönetmek, ruhsal dengeyi korumak açısından büyük önem taşıyor. Mevsim değişiklikleri ile beraber insanlarda görülen duygu değişimlerini ve çözüm yollarını Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz’la konuştuk.
Mevsimlerin değişmesinin insanların ruh sağlığı üzerindeki etkilerine psikiyatride “Mevsimsel duygu durum bozukluğu” adını verdiklerini söyleyen Prof. Dr. Dilbaz, “Mevsimsel geçişlerden hepimizin duygu durumu etkileniyor” diyor ve örneklerle hangi mevsimde ne gibi etkilerle karşılaşılabileceğini anlatıyor:
“İlkbahara geçerken aynı doğanın uyanması gibi insanları biraz daha coşkulu, biraz daha mutlu ve keyifli görebiliyorsunuz. İnsanlar diyet yapmaya başlıyorlar, kendilerini değiştirmeye çalışıyorlar. Aynen tabiatın uyanması gibi insanın ruhunda da bir uyanış ve bir coşku oluyor.”
Sonbaharda ise tam tersi bir durum yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Dilbaz, “Sonbaharda yavaş yavaş duygu durumumuzda bir durgunluk oluyor. Bazen hafif çökkünlük ve bir depresif durum ortaya çıkıyor. İnsanlar biraz daha hüzünlü oluyor, biraz daha çabuk duygusallaşabiliyor” tespitini yapıyor.
Sonbahar ve kış aylarında genellikle mevsimsel depresyona sık rastlanıyor. Peki bunun diğer depresyonlardan nasıl bir farkı var? “Mevsimsel depresyonun tedavisi için illa ilaç almamız gerekmiyor” diyen Prof. Dr. Dilbaz, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Çünkü sonbaharın sonlarından kışın sonuna kadar hüzün, uykuya meyil, umutsuzluk ve çaresizlik hissi oluyor. Hatta iştahta artış oluyor. Böyle bir durumda mevsimsel bir depresyonun baş gösterdiğini düşünüyoruz.”
Hafif vakalarda günlük yaşamda yapılabilecek birkaç ufak değişiklikle sorunun üstesinden rahatça gelinebiliyor. “Daha fazla güneşe maruz kalmamız gerekiyor” tavsiyesi yapan Prof. Dr. Dilbaz, bunun serotonin salgılanması için önemli olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Dilbaz’ın diğer tavsiyeleri ise şöyle:
“24 saatin 16 saati çalışıp 8 saati uyuyoruz. Evrimsel olarak beynimiz böyle çalışıyor. Akşam hava karardıktan sonra melatonin salgılanıyor. Sabah da gün aydınlanmasıyla birlikte melatonin azalıyor. Bu nedenle gece uykusu bizim için önemli. Bir diğer dikkat edilmesi gereken de diyet… Karbonhidrat veya şeker ağırlıklı değil de protein ve sebze ağırlıklı beslenmemiz gerekiyor. Özellikle sabah kahvaltısı gerçekten önemli…”
Mevsimsel depresyonla mücadelede düzenli egzersiz de etkili. Düzenli egzersizin vücutta mutluluk hormonu diye bilinen endorfinleri salgıladığını anlatan Prof. Dr. Dilbaz’ın dikkat çektiği bir diğer konu ise stres yönetimi.
Tüm bu saydıklarımız hafif vakalar için öneriler… Bunların yeterli olmadığı durumlarda ise tedavi gerekebiliyor. Psikoterapi veya ilaç tedavisi gibi farklı seçeneklere başvurulabiliyor.
Mevsim geçişlerindeki depresif durum cinsiyet olarak bakıldığında en fazla kadınları etkiliyor. Orta yaştakiler de mevsimsel depresyonun en fazla görüldüğü yaş grubu. Mevsim geçişlerinde yaşanan duygu durum değişikliği ise her yaşta ve cinsiyette görülen bir durum.
GÜNDEM
24 Kasım 2024GÜNDEM
24 Kasım 2024GÜNDEM
24 Kasım 2024GÜNDEM
24 Kasım 2024FOTO GALERİ
24 Kasım 2024FOTO GALERİ
24 Kasım 2024FOTO GALERİ
24 Kasım 2024