Beyin en hayati organlardan biri… Bu da beyindeki her rahatsızlığın ciddiye alınması gerektiği anlamına geliyor. Halk arasında “baloncuk” olarak bilinen anevrizma da onlardan biri.
Beyin kanamasına sebep olan anevrizma, sakatlıklara, hatta ölüme varan sonuçlar doğuruyor. Erken müdahale ise bu hastalıkta çok daha fazla önem taşıyor. Üstelik genellikle spesifik bir belirti vermediği için önceden anlaşılması mümkün olmuyor.
Peki anevrizma neden kaynaklanıyor? Nasıl müdahale ediliyor? Risk faktörleri neler? Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu olan Prof. Dr. Eren Gözke’yle merak edilen sorulara yanıt aradık.
Anevrizma bazen başka bir hastalığın tetkiki sayesinde tesadüfen saptanabiliyor. İşte o zaman işi şansa bırakmadan olası bir kanamaya karşı hemen müdahale etmek gerekiyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Prof. Dr. Eren Gözke
Genetik yatkınlık en önemli neden
Anevrizmanın aslında damar cidarının (iç çeperi) bir hastalığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gözke, “Damarın bazı bölgelerinde damar cidarının düzensizleşmesi, balonlaşması ve incelmesi sonucu oluşuyor” diyor.
Neden kaynaklandığı hala tam olarak bilinemese de genetik yatkınlığın en büyük sebep olduğunu belirten Prof. Dr. Gözke, diğer risk faktörlerini şöyle açıklıyor:
“Eğer çocukluktan bu yana gelen bir zemin varsa, yaş ilerledikçe ya da başta hipertansiyon olmak üzere diğer ek hastalıklara bağlı olarak biraz daha büyümesi söz konusu.”
Peki anevrizma ya da bilinen adıyla baloncuk ne kadar büyüklüğe ulaşıyor ve patlamasına neler sebep oluyor? Soruyu, “Bu baloncuklar genellikle bir-iki milimetreden iki-üç santimetreye kadar; nadiren daha da büyük boyutlara da ulaşabiliyor” diye yanıtlayan Prof. Dr. Gözke, şöyle devam ediyor:
“Normal damarın belli bir kalınlığı var ve hiçbir şekilde direkt olarak patlama olması mümkün değil. Ancak nasıl bir balonu şişirdikçe daha da incelir ve patlarsa aynı durum söz konusu. Günün birinde patlayabiliyor. Tabii birçok kez sessiz de kalabiliyor. Genellikle anevrizma rastlanma oranı yüzde iki-üç diyebiliriz.”
Tesadüfen saptanabiliyor
“Anevrizma bazen başka bir hastalığın tetkiki sayesinde tesadüfen saptanabiliyor. İşte o zaman işi şansa bırakmadan olası bir kanamaya karşı hemen müdahale etmek gerekiyor” diyen Prof. Dr. Gözke, “Saptadığınız zaman kanama riski oldukça yüksektir. Bulunduğu yere göre çok tehlike de taşıyabilir. Çünkü subaraknoid kanama dediğimiz; özellikle beyin zarları arasında ciddi kanamalara neden olabilir. Onun için saptanırsa tedavi edilmeli” ifadesini kullanıyor.
Anevrizma tomografi ya da MR’larda tespit edilebiliyor. Bu noktada anjiyo yöntemlerine de başvurulabiliyor.
Peki anevrizma tespit edildikten sonra tedavisi için nasıl bir yol izleniyor? Yanıtını yine Prof. Dr. Gözke’den öğreniyoruz:
“Sadece anjiyo yapar gibi kataterle girilip anevrizma damar içinden yapılan işlemlerle devre dışı bırakılıyor ya da ortadan kalkmasa bile sorun olmayacak hale getiriliyor. Bazen ise direkt cerrahi işlem gerekebiliyor. Beyin cerrahları anevrizmayı açık ameliyatla kaldırabiliyorlar.”
Hastanın durumu kanamanın yoğunluğuna göre değişiyor. Anevrizma girişimsel işlemlerle, gerekirse de açık operasyonla yok ediliyor. Artık damar içi işlemler yapıldığı için açık operasyon eskiye göre daha az yapılıyor. Öncelikle kanama durduruluyor. Ancak kanamanın yayıldığı alandaki etkileri bir süre sürüyor.
Spesifik bir belirtisi yok
Anevrizma pek belirti vermiyor. Bazı insanlarda büyüdükçe baş ağrısına neden olabiliyor. Bu da pek çok hastalıkta görüldüğü için ilk etapta akla anevrizmayı getirmiyor. Ancak bu noktada Prof. Dr. Gözke, önemli bir detaya dikkat çekiyor:
“Her baş ağrısından şüphelenmeye gerek yok elbette. Ancak ailede bir anevrizma öyküsü varsa, genetik bir zemin olabileceğini düşünmek lazım. Mesela bazı bağ dokusu hastalıkları var. Bu hastalıklar damarın iç çeperini bozabiliyor. Genetik bir eğilim varsa yaş ilerledikçe, özellikle tansiyon gibi başka hastalıkların da etkisiyle balonlaşma başlayabiliyor. Ve günün birinde ani bir eforla ya da basit bir travmayla, hatta tansiyon yükseldiği zaman bile kanayabiliyor.”
Ölüme sebep olabiliyor
Anevrizma patladıktan sonra ortaya çıkan ilk belirti çok şiddetli baş ağrısı… Buna kusma, kuvvet kaybı ve bilinç bozukluğu da eşlik edebiliyor. Prof. Dr. Gözke, anevrizma patlamasının ölüme kadar giden bir tablo oluşturabildiğinin altını çizerek şöyle devam ediyor:
“Hastanın durumu kanamanın yoğunluğuna göre değişiyor. Anevrizma girişimsel işlemlerle, gerekirse de açık operasyonla yok ediliyor. Artık damar içi işlemler yapıldığı için açık operasyon eskiye göre daha az yapılıyor. Öncelikle kanama durduruluyor. Ancak kanamanın yayıldığı alandaki etkileri bir süre sürüyor. Çok yoğun kanama olduğu zaman hastaların yüzde yirmisi kaybedilebiliyor. Ancak kanama durdurulduğunda yavaş yavaş kan, o bölgeden elimine oluyor. Belki ufak tefek izler kalabiliyor ya da hiç kalmıyor.”
Önlemek mümkün mü?
Bir kere anevrizma geçiren birinde uzun vadede tekrar görülme riski bulunabiliyor. Aynı yerde değil ama başka bölgelerde bu duruma rastlanabiliyor. Bunun için hastaların belirli periyotlarla izlenmesi gerekiyor.
Anevrizmayla ilgili akıllara gelen bir başka soru ise önlemenin mümkün olup olmadığı… “Genetik yatkınlık varsa mümkün değil” diyor Prof. Dr. Gözke ve sözlerini sürdürüyor:
“Hastanın hipertansiyonu ya da sistemik başka bir hastalığı yoksa, düzgün bir yaşam tarzı varsa, alkol, sigara kullanmıyorsa ihtimal azalacaktır. Yaşla beraber risk artıyor genelde ama önlem alınırsa ihtimal azalır. Ancak ailesinde anevrizma öyküsü olanların özellikle takiplerini yaptırması ve dikkat etmesinde fayda var.”
GÜNDEM
23 Kasım 2024GÜNDEM
23 Kasım 2024GÜNDEM
23 Kasım 2024GÜNDEM
23 Kasım 2024FOTO GALERİ
23 Kasım 2024FOTO GALERİ
23 Kasım 2024FOTO GALERİ
23 Kasım 2024