Son yıllarda sosyal medyada neredeyse her gün yeni bir diyet akımı karşımıza çıkıyor. Aralıklı oruç, ketojenik beslenme, glütensiz diyetler veya kısa sürede hızlı kilo vermeyi vadeden değişik programlar… Zayıflamak isteyen pek çok kişi bu trendlerin cazibesine kapılıyor. Etkileyici öncesi-sonrası fotoğraflar da motivasyonu artırıyor. Oysa gerçek bambaşka… Çünkü her yöntem herkeste aynı sonucu vermiyor. Kimi birkaç haftada gözle görülür bir değişim yaşarken kimileri aylarca uğraşmasına rağmen kilolarından kurtulamıyor.
Tüm bu nedenlerle popüler diyetlerin arka planını anlamak, doğru yöntemi seçmek ve en önemlisi de herkesin kendi vücuduna uygun bir yol haritası belirlemek kritik önem taşıyor. Peki, hangi diyet kimler için doğru tercih? Sağlık Bilimleri Üniversitesi Toplum Beslenmesi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Elvan Yılmaz Akyüz ile konuştuk.
Popüler olan diyetleri tek başına ve uzun süre uygulamak bireyler için hastalık riskleri oluşturabilir. Özellikle hipoglisemi atağı olan bireylerde çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple yapılacak diyetlerin, bir uzman kontrolünde olması lazım.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Toplum Beslenmesi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Elvan Yılmaz Akyüz
Ketojenik beslenme tedavi amaçlı veriliyor
Bu diyetlerin bazılarının çıkış noktasının tedavi amaçlı olduğunu vurgulayarak sözlerine başlayan Doç. Dr. Akyüz, “Popüler olan diyetleri tek başına ve uzun süre uygulamak bireyler için hastalık riskleri oluşturabilir. Özellikle hipoglisemi atağı olan bireylerde çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple yapılacak diyetlerin, bir uzman kontrolünde olması lazım” diyor.
Gelelim sosyal medyada revaçta olan diyetlere… Doç. Dr. Akyüz, son dönemde adını sıkça duyduğumuz ketojenik diyetten başlıyor anlatmaya:
“Tedavi için ortaya çıkan ketojenik diyet şu anda halk arasında uygulanandan çok farklı. Karbonhidratı azaltarak yağ yakımını artırıcı bir diyet olarak ortaya çıktı. Şu anda halk arasında uygulanan da standart ketojenik diyete benzer ama protein ürünü biraz daha yüksek bir diyet. Ketojenik diyette ana etken, vücuttaki yağı kullanmak ve yağı yakmak.”
Glütensiz beslenme sağlıklı kişiler için riskli mi?
Bir de glütensiz diyetler öne çıkıyor son dönemde… “Çölyak hastaları gibi glüteni tolere edemeyen, bağırsakları glüteni sindiremeyen bireyler için oluşmuş bir diyet” diyen Doç. Dr. Akyüz şu önemli uyarılarda bulunuyor:
“Eğer bağırsaklarınızda glüteni sindirmekle ilgili bir probleminiz yoksa glütensiz bir diyet yapmanız tam tersi zararlı etkiler yaratabilir. Sağlıklı bireyler eğer uzun süre glütensiz beslenirlerse bağırsakları alıştığı için glütenle maruziyet yaşadıklarında bu sefer tam tersi reaksiyonlar oluşmaya başlıyor. Bu sebeple kendi başlarına bunu yapmalarını önermiyoruz.”
[Fotoğraf: Getty Images]
“Aralıklı oruç” sanıldığı kadar masum değil mi?
Aralıklı oruç yine son yıllarda gündemde olan ve çok sayıda kişinin uyguladığı bir beslenme yöntemi. Ancak sanılanın aksine aralıklı oruç yönteminin de kesinlikle bir diyet uzmanı kontrolünde yapılması gerekiyor. Bu noktada yine Doç. Dr. Akyüz’e kulak veriyoruz:
“Aralıklı oruç özellikle otofaji kavramı ortaya çıktıktan sonra ortaya çıkmış ve popüler olmuş bir diyet. Aralıklı orucun sağlık etkileri, potansiyel etkileri çok fazla. Bu sebeple aralıklı orucu bazı hastalıklarda ve hasta gruplarında uyguluyoruz. Fakat bireylerin kendi başlarına aralıklı oruç uygulamaları kişilerde ciddi semptomlara neden olabilir. Çünkü adı üstünde bir oruç ve bir açlık dönemi.”
Aralıklı orucun çok farklı versiyonları bulunuyor. Genelde en fazla kullanılan yöntem 16 saat açlık, 8 saatte üzerine kurulu beslenme sistemi. Ancak bunu yaparken de bilinçli olmak gerekiyor. “Burada önemli olan şu: söz konusu 8 saatte de siz istediğinizi yerseniz yanlış beslenme davranışınızı devam ettirirseniz. Yani çok fazla karbonhidratlı, çok fazla işlenmiş besin tüketirseniz. Bunun yanında sağlıksız yağları çok fazla tüketirseniz, size sağlık etkilerinin yanında tam tersi etkileri olacaktır” diyor ve devam ediyor Doç. Dr. Akyüz:
“Aralıklı oruç aslında bazı hastalarda da uyguladığımız bir yöntem. Fakat tek başına bireylerin yapmaması gerekiyor. Çünkü cinsiyete, kadınların menstruasyon dönemlerine ya da yaşa göre farklılıklar olabilir. Bir uzman kontrolünde yapılması bu anlamda önemli.”
Literatürde kabul edilen en sağlıklı beslenme Akdeniz tarzı beslenme. Sebze ağırlıklı, bitkisel protein ağırlıklı ve sağlıklı yağlarla beslenmeliyiz. Bunun yanında fiziksel aktivitenizi artırmanız gerekiyor ki kas kütlemiz artsın ve daha enerjik olalım.
“Şok diyet” yapmak ne kadar doğru?
İki-üç günde kilo verdiren şok diyetler var bir de… Peki, bu diyetlerle sağlıklı bir şekilde kilo vermek mümkün mü? Bazı dönemlerde hastalarına şok diyetler uygulayabildiklerini söyleyen Doç. Dr. Akyüz, bunu belli protokoller dahilinde yaptıklarını vurguluyor:
“Eğer kişi uzun süre aynı kiloda kalmışsa ya da uzun süre kilo alımına bağlı vücutta yağ fazlalığı var ama hızlı bir ameliyat süreci geçirecekse uzman hekimlerle birlikte gözetim altında uygulanabilir. Ama insanlar ne yazık ki bir günde, bir ayda almadıkları kiloyu bir günde ya da bir ayda vermeye çalışıyorlar. Bu şok diyetleri uzun süreli uyguluyorlar.”
Şok diyetleri bilinçsizce ve olması gerekenden fazla uygulamanın etkileri ise çok fazla. Kilo verdirmek bir yana; giden kiloların büyük bir hızla geri gelmesine neden olabiliyor. Üstelik ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirebiliyor.
[Fotoğraf: Depo Photos]
Kalıcı kilo vermenin yolu: Yaşam tarzı değişikliği
Kilo vermek konusunda asıl önemli olan, yaşam tarzı değişikliğiyle bunu sağlayabilmek. Bu noktada Akdeniz diyetine dikkat çeken Doç. Dr. Akyüz, sağlıklı kilo vermenin sırlarını şöyle paylaşıyor:
“Literatürde kabul edilen en sağlıklı beslenme Akdeniz tarzı beslenme. Sebze ağırlıklı, bitkisel protein ağırlıklı ve sağlıklı yağlarla beslenmeliyiz. Bunun yanında fiziksel aktivitenizi artırmanız gerekiyor ki kas kütlemiz artsın ve daha enerjik olalım.”
















